Malatya Lider Gazetesi
HV
12 KASIM Çarşamba 17:03

SİYASETTE EN ÇOK KULLANILAN CÜMLELER

REMZİ ÖNEL
REMZİ ÖNEL

Siyasette, etkili iletişim ve kamuoyunu yönlendirme açısından sıkça tekrar edilen bazı kalıp cümleler dikkat çeker. Bu cümleler, hem politikacıların mesajlarını net bir şekilde iletmesine hem de halkın duygularına hitap etmesine yardımcı olur. Seçim dönemlerinden meclis konuşmalarına, basın açıklamalarından televizyon programlarına kadar birçok platformda karşılaştığımız bu ifadeler, zamanla siyasetin vazgeçilmez dili hâline gelmiştir. İşte siyasette en çok kullanılan cümlelerden bazılarını sizler için hazırladık. İlki, ana muhalefet partisinin sürekli gururla söylediği, "CHP Türkiye’nin kurucu partisidir" cümlesidir. Bildiğiniz gibi geçtiğimiz günlerde siyasette "Yeliz komedisi" yaşanmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eski koruması ve AKP milletvekili olan bir ismin tarih hakkında sergilediği acınası durum, kamuoyunda alay konusu olmuştu. Özgür Özel ve tüm muhalefetin diline düşen bu olay, bir kez daha “dinime söven Müslüman olsa” deyimini akıllara getirdi. Yeliz öylede CHP’nin Türkiye’nin kurucusuyuz sözünü nereye koyalım. Peki şimdi sormak gerekir: CHP gerçekten nasıl oldu da Türkiye’nin kurucusu oldu? Bildiğiniz gibi ilk meclis, yani kurucu meclis, meclis hükümeti sistemini benimsemişti. Kurtuluş Savaşı’nı bu ilk meclis yürütmüştür. Saltanatı da ilk meclis kaldırmıştır. O dönemde meclis başkanı, yürütmenin başı olarak kabul ediliyordu. Yunanlılarla yapılan Kütahya–Eskişehir Muharebeleri kaybedilince, "nasılsa yenilecek" mantığıyla Mustafa Kemal’e geniş yetkiler tanınmıştı. Ancak işler hiç de öyle gelişmemişti. Sakarya Meydan Muharebesi sonrasında büyük bir zafer elde edilmiş, ardından birinci meclis, kendi yetkilerini kullanarak seçim kararı almış ve kendini feshedip yeni bir döneme geçilmesini sağlamıştır. Bu süreçte ikinci meclis kurulmuş ve CHP de bu zaman zarfında ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla tekrar sormak gerekir: "Yelizcilere" CHP nasıl oldu da Türkiye’yi kurmuş oldu? Siyasette en çok kurulan ikinci cümle ise "hukuk devleti" ifadesidir. Yani, kendisi de hukuka uyan devlet. “Tarih tekerrürden ibarettir” derler ya, tam da öyle herhalde… Zamanında Erdoğan’ın milletvekilliği adaylığı, anti-demokratik bir yargı kararı ile engellenmişti. Erdoğan, kendisine yapılan bu haksızlığı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşımıştı. O dönem, devrimciler Erdoğan’ı “ülkesini yabancıya şikâyet etmekle” suçlamışlardı. Ancak günün şartlarında Erdoğan bu konuda mazur görülmüştü. Çünkü iç hukuk yolları tükenmişse, AİHM’ye başvurmak devletin vatandaşlarına tanıdığı bir haktı. Erdoğan da bu hakkını kullanmıştı. AİHM ise Erdoğan’ı haklı bulmuştu. Ancak dönemin DSP’li seçim hükümetinin geçici Adalet Bakanı, AİHM kararlarının kendileri için bağlayıcı olmadığını söyleyerek kararı uygulamayacaklarını ilan etmişti. Daha sonra AKP iktidara geldi ve Erdoğan, bir ara seçimle milletvekili oldu. O günlerde savunulan ilkeler bugün tam tersine çevrildi. Gün geldi, roller değişti. Bu kez Erdoğan’ın karşısındaki en güçlü aday olan Ekrem İmamoğlu’nun adaylığı yargı kararıyla engellendi. İmamoğlu da bu kararı AİHM’ye taşıdı. Ancak Erdoğan bu kez, "ülkesini yabancıya şikâyet etti" diyerek İmamoğlu’nu eleştirdi. Hatta AİHM’nin olası bir lehte kararını tanımayacaklarını bile dile getirdi. Peki bu hukuk devleti mi? Yoksa devletin hukuku mu? Karar sizin. Siyasette en çok kurulan üçüncü cümle türü ise, başında "tam" kelimesiyle başlayan "istikrar" sözleridir. Daha çok ekonomi alanında kullanılan bu tür ifadeler; tam istihdam, tam rekabet, tam istikrar, tam büyüme gibi ütopik kavramlardan oluşur. Günümüzde bu kelimelerle başlayan cümleler, artık iktisat müzelerinde sergileniyor; iktisat tarihi ya da Orta Çağ felsefesi derslerinde okutuluyor. Bu cümlelere, birinci sınıf iktisat öğrencileri bile güler. "Nasıl yani, tam istihdam? Veya tam istikrar, tam büyüme mi?" diye sorarlar. Çünkü günümüz ekonomi dünyasında bu tür kavramlar artık gerçekçi hedefler olmaktan çok, teorik idealler ya da siyasi söylem malzemeleri hâline gelmiştir. "Tam" ifadesiyle başlayan bu kavramlar, pratikte karşılığı olmayan, her şeyin kusursuz işlemesini varsayan senaryolara dayanır. Oysa modern ekonomilerde belirsizlikler, dalgalanmalar ve çeşitli dış etkenler kaçınılmazdır. Bu nedenle “tam istihdam” gibi bir kavram, bugünün ekonomik gerçekliğinde bir hedef olmaktan çok, nostaljik bir ideal olarak kalmaktadır. Artık bu ifadeler, siyasette inandırıcılıktan çok propaganda aracı olarak kullanılmakta; ekonomik rasyonalite yerine, seçmene umut satmak için tercih edilmektedir. Siyasette en çok kullanılan ve en fazla insanların nezdinde değerini kaybetmiş cümleleri sizinle paylaştık. Yaşananlara bakınca yakında insanlar söylenen hiçbir söze itibar etmeyebilirler.

YORUMLAR