Malatya Lider Gazetesi
HV
09 KASIM Pazar 22:11

YRP 81 İl İçin Rapor Çıkardı Sorunlar Kitaplaştırıldı

Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Vekili Prof. Dr. Doğan Aydal, Battalgazi Orduzu Çınar Park’taki “Kentin Dünü, Bugünü, Yarını” toplantısında 81 il için hazırladıkları 681 fizibilite raporlu projeyi anlattı. Adaletten enerjiye, tarımdan dış ticarete kadar çarpıcı verilerle hükümeti eleştiren Aydal, “AK Parti’den tık yok, çünkü yanlışlarını sayısal olarak ortaya koyduk” dedi. 16 Kasım’da Ankara’da gerçekleştirilecek kongre için Malatyalıları davet eden Aydal, “Malatya benim şehrim, buraya gelmem şarttı” vurgusu yaptı.

GÜNCEL
YRP 81 İl İçin Rapor Çıkardı  Sorunlar Kitaplaştırıldı

Yeniden Refah Partisi (YRP) Genel Başkan Vekili Prof. Dr. Doğan Aydal, partisinin Battalgazi ilçesi Orduzu Mahallesi Çınar Park’ta düzenlediği “Kentin Dünü, Bugünü, Yarını” başlıklı istişare toplantısında Türkiye’nin ekonomik, sosyal ve siyasi sorunlarını bilimsel verilerle masaya yatırdı. YRP İl Başkanı Burhan Kılıç, il ve ilçe teşkilatı ile çok sayıda basın mensubunun katıldığı toplantıda Aydal, partilerinin “sözde değil, fizibilite raporlu projelerle” yola çıktığını vurguladı.Aydal, konuşmasına 16 Kasım 2025’te Ankara Arena’da yapılacak 3. Olağan Kongre’nin hazırlıklarıyla başladı: “Kongremizin eksiksiz olması için tüm genel başkan yardımcılarımızla birlikte 6-7 il geziyoruz. Dün Elazığ’daydım, evvelsi gün Adıyaman’daydım. Buradan Balıkesir, Çanakkale ve İstanbul’un tüm ilçelerine gideceğiz. Bu, il başkanlarımıza güvensizlik değil, partimizin iç disiplinini gösterme çabasıdır. Malatya benim şehrim; buraya gelmemek olmazdı.”

Ziyaret sebebini anlatan Prof. Dr. Doğan Aydal, “Malatya’mıza niye geldiğimizi öncelikle iletmek isterim. 3. Olağan Kongremiz, Yeni Demokratik Partimizin 16 Kasım 2025’te Ankara’da inşallah Arena’da hep beraber büyük bir şölenle yapmış olacağız. Bunun ön hazırlıklarında herhangi bir eksiklik olmasın diye bütün genel başkan yardımcılarımız, şahsım dâhil olmak üzere en az 6-7 ile gidiyoruz. Ben dün Elazığ’daydım, evvelki gün Adıyaman’daydım. Buradan biz Balıkesir’e, Çanakkale’ye, İstanbul’daki bütün ilçelere gideceğiz. Dolayısıyla bu değerli il başkanlarımıza bir güvensizlik sebebiyle değil ama partinin iç disiplinini gösterme açısından önemliydi. Herkes sorumluluğu bulunan illerde bir tür mesuliyet alıyor. Malatya’da benim şehrim. Buraya gelmesem hiç olmazdı. Dolayısıyla temelde bu sebeple geldik. Ama ben bugün size Malatya’yı ne kadar bildiğimi anlatmayacağım. Bundan evvelki ziyaretlerimde Malatya hakkında son derece detay bilgileri, deprem öncesi ve sonrası oluşan durumları söyledim. Bir tekrara girmemek için bugün Malatya’dan bahsetmeyeceğim ama size Türkiye’den bahsedeceğim. Eğer her şey yolunda olmuş olsaydı bizim bir parti kurmamıza dahi ihtiyaç olmayabilirdi. Güllük gülistanlık bir ülkede kim rahatını bozar? Kim binlerce kilometre kat eder? Son 4-5 yılda yardımcılarım bununla beraber sadece biz nerelere gittiğimize, kilometre sine baktık: 250.000 km. Sadece biz yol gideceğiz. 200 öyle değil km. Ya evde rahat rahat oturmak vardı. Denizin kıyısında oturmak vardı. Keyif çatmak vardı. Bunu yapışınız sadece meclisteki o turuncu koltuklarda ‘Siz kalkın, bir de biz oturalım’ hikâyesi değildir. Bu ülkeye olan zorunluluğumuzdur. Bizi bu topraklar yetiştirdi. Yurt dışında doktora yaptım. Bu devlet ödedi. Dolayısıyla bizim geriye ödenmesi gereken bir borcumuz var bu ülkeye.Bu sebeple benim özellikle uğraştığım konular AR-GE üzerinedir.” dedi.

“SORUNLARI KİTAPLAŞTIRDIK”

Necmettin Erbakan ile çalıştığını hatırlatan Aydal, “Rahmetli Erbakan Hocam döneminde de o 54. hükümette AR-GE üzerine hocamın yanında bulunan üç kişiden biriydim. Bu kaynak paketlerini hazırlayan üç kişiden biriydim. Doğu Güneydoğu’daki 26 ildeki yatırımları yöneten kimliğim. Onun yanında bir sürü görev var ama esas konumuz AR-GE üzerineydi. Türkiye üzerine yatırımlarda. Şimdi de bir iktidar partisine ‘Siz kötüsünüz’ demek kolaydır. Her parti bunu yapar. ‘Şu Yunus kötü, bu Yunus…’ Kötülük derseniz. Ama önemli olan o kötülüğün sebeplerini anlatabilmek bilimsel olarak ve arkadan bizim Yeniden Refah Partisi olarak ‘Çözümlerimiz şudur’ diye bilmek. Biz bunu tercih ettik. Altı kitap yayınladık. Toplam 9.000 sayfa. 81 ile 681 proje hazırladık. Şimdi o kitabı yeniliyoruz. Muhtemelen 800 civarında bir proje sayısına çıkacak. Biz hazır geliyoruz. Fizibilitesi bitmiş projelerle geliyoruz. Yani ‘inşallah maşallah şunu yaparız’ cümlelerinin dışında: ‘Şunu yapacağız. Şu bedele mal oluyor. Türkiye farkı şu kadar olacak.’ Projeler böyle hazırlandı.Bu çok önemliydi ve biz bu kitapları başta iktidar partisi olmak üzere bütün partilere gönderdik. Bu bir iddiaydı aslında. Yani biz karnımızdan konuşmuyoruz. Yaptıklarımız ve yazdıklarımızda en ufak bir şüpheniz varsa istediğiniz televizyonda ve kendi televizyonlarınızda bunu oturup tartışabiliriz demektir. Bir tür meydan okumaktır. AK Parti’den tık diye bir ses dahi çıkmadı. Çünkü yaptıkları yanlışlıkların niye yanlışlık olduğunu bilimsel olarak, sayısal olarak kendilerine ifade ettik. Şimdi de gayretimiz Türkiye’deki belli eksiklikleri gerekçeleriyle söylemek.” ifadelerini kullandı.

“120 BİN KİŞİNİN YATACAK YATAĞI YOK”

Veriler üzerinden hükümete yüklenen Aydal, “Buradaki tabii bu dar zamanda her şeyi anlatamayabiliriz. Ama nelere dikkat ettiğimizi ifade etmeliyiz ki biz hangi açıdan bakarak yola çıktık, nelere itiraz ediyoruz size net olarak anlatabilirim. Bir ülkede adaleti sağlayamayacağız. O ülkede devletin dahi ortada kalması şüphe götürür. Türkiye’deki hapishanelerdeki yatak sayımız maalesef 295 bin tanedir. 295 bin yatak var. Peki şu anda içeride olan kişi sayısı 416 bin, 120 bin kişinin yatacak yatağı yok. Yerlerde sürünüyorlar. Suçlu olursa mahkeme önüne çıkartılmalılar. Hâkim karşısında suçlu ya da değildir. Boynumuz kıldan incedir. Ama bir kişiyi haklayıp da aylarca iddianameyi hazırlamıyorsanız bu bir devlet kusurudur. Adamı suçluyorsunuz 8-10 ay içeride. Peki ne ile iddia ediyorsunuz? Suçu ne? Henüz iddianame hazırlanmadı. Hukuku öldürür. Aziz İhsan Aktaş diye bir beyefendi ortaya çıktı. 10 yıl evvel. Yani helal bir iş yapıyordur. Babasının yanında çaycılık yapıyormuş. Kimse küçümsemiyor. Ama 10 yıl içinde 388 büyük ihaleyi nasıl aldığını her vatandaş merak ediyor. Ben de merak ediyorum. 388 milyar yani dolarlık neredeyse her biri büyük projelerin tamamını bu arkadaş nasıl aldı? Ve gariptir CHP’yi savunmak bana düşmez; 388 ihaleden sadece 88’ini CHP’li belediyeler almış. Şimdiki davalara baktığınızda CHP’li belediyelerin hepsinde rüşvet ve yolsuzluk var bu sebeple. Ama geriye kalan AK Parti’nin belediyelerinde ve devlet kurumlarında, üniversitelerine verilen ihalelerde hepsi maşallah çok mutlu. Mutlu oldum. Çok namuslu varmış. Ya bir tek kusur yok. İnanabilirseniz ama halk buna şüpheyle bakıyor.Adaleti eğer kırarsanız yarın o adalet tersine çevrilebilir. Dolayısıyla bir hukuk varsa herkes için eşit olmalıdır. Devleti ayakta tutan hukuktur. Eğer bir ülkede 2002 yılında sadece 5 milyon icra iflas davası var da 2025’e geldiğinde 24 milyon icra iflas davası varsa o ülkede ticaret çökmüş demektir. Adam ödeyebilecekse niye kendisini icraya iflas yapsın? İstedikleri kadar yol köprü yapıp desinler. Eğer siz halkı mutlu etmemişseniz binalarınız mutlu etmez. Kötülerimiz mutlu etmez. Yollarınız mutlu etmez. Dolayısıyla önce halkı mutlu edeceksiniz. ‘Halkı yaşat ki devlet yaşasın’ı biz 1000 yıldır duyuyoruz. Değil mi? Halk yaşamıyorsa, mutsuzsa sadece Türkiye değil, Avrupa Birliği de araştırma yapıyor Türkiye’de. İnanamadıkları şey Türkiye’de işçi, memur, emekli, dul, yetim, gazilik şehit yakınlarının toplamını kastediyorlar. Halkın genelde mutlu olup olmadığını araştırmışlar. Geçen sene sadece bir yıldan bu oran ‘Mutluyuz, mutsuzuz’ diyen oran %46 küsur. Şimdi %76,8 ‘Biz mutsuzuz’ diyorsa hükümet buna kulak vermelidir. Bizim muhalefet partisi olarak görevimiz hükümeti uyarmaktır. Bilimsel gereklerle uyarmaktır, sözlerle uyarmaktır. Hükümete düşen ise ‘Ya doğru diyorlar mı?’ diye bunları bir araştırmaktır. Türkiye’de şimdi bir emir uyuldu Trump’ın. O sözler ‘rica’ filan diyorlar da Amerika Trump bunu söylediyse pek rica gibi söylememiştir. Diyor ki Türkiye’ye: ‘Rusya’dan alacağınız petrolü kesin.’ Güzel. Rusya’dan petrolü kesin. Daha evvel de rica etmişti. İran’la bağınızı koparttık. İran’la ticaretimiz yıl 3 milyar dolardı karşılıklı alışveriş. 3 milyar doların altına düştü. Irak’ta belalardayız, Suriye’yle belalardayız. Etrafımız kuşatılmış bir içinde Türkiye bir ölçüde çaresiz bırakıldı. Petrolünü Rusya’dan almaya başladı. Biliyor musunuz? EPDK’nın yani Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun resmi raporuna göre hazırlattığı Türkiye şu anda kullandığı petrolün %68’ini Rusya’dan alıyor. Yani Trump’ın sözüne uyarsak eğer yarın burada arabalarınızda benzin bulamazsınız. Neden? %68’i kestiği gün kaos başlar Türkiye’de. Petrolünü almıyorum dediğin gün Putin’i hepimiz tanıyoruz, doğal gazı da vermiyoruz der.” sözlerini kullandı.

“TÜRKİYE DÜZE ÇIKAR”

 Enerji konusuna da değinen Aydal, “Türkiye doğal gazının %42,6’sını bugün Rusya’dan almaktadır. %42,6 kullandığımız doğal gazı kestiğini düşünün. Doğal gazın çoğunu biz elektrik üretiminde kullanırız doğal gaz türev santrallerinde. Kesildiği anda Türkiye’de elektrikler sönecek demektir. Isınmayı kenara bıraktık.Putin’i hepimiz tanıyoruz. Petrolünü almıyoruz. Değerli arkadaşlarımızın belki de çok dikkat etmediği konulardan biri halkımızın biz tarımı terk ettik. Terk edilen toprak miktarı 38 milyon dönüm. 38 milyon dönüm. Tabii en çok ürettiğimiz buğdayı da azalttık. 2016’da 22.500 bin ton üretiyorduk. İlerleyen yıllarda bu 5 bin bin ton daha düştü. Peki nereden almaya başladık? Rusya’dan. Türkiye AK Parti iktidara geldiğinde sadece 1 bin bin ton o beğenmediğimiz Ecevit döneminde 1 bin bin ton buğday alıyorduk dışarıdan. Şimdi söyleyeceğim rakama inanmayacaksınız: 11 bin bin ton alıyoruz dışarıdan. 11 bin bin ton. Bunun çoğunu nereden alıyoruz? Savaş halinde iki ülke var. Rusya ile Ukrayna. O 11 bin bin tonun %90’ını bu iki ülkeden alıyoruz. %78’ini Rusya’dan, %12’sini Ukrayna’dan alıyoruz.Bunun zımni anlamı şu: Lafı bağlayacağım yer. Eğer siz Rusya’ya ‘Petrolünü almıyorum’ derseniz ‘Doğal gazı da kestim, buğdayı da vermiyorum’ der. Türkiye kaosa gider. Peki ben Rusya’dan almayı mı savunuyorum? AKP hükümetinin yaptığı en büyük yanlışlardan biri özellikle Çin ve Rusya’dan ithalata dayalı bir sistem kurmuş olmasıdır. Bakın bir yandan diyorum ki şu andaki mevcut sistemdeki stratejimiz farklı. Çünkü bir de facto dediğimiz bir sıkıntımız var. Diğer yandan Yeniden Refah bahsini kaynak paketleri kitabında bizim iddia ettiğimiz şeylerden biri Rusya ve Çin’le ticaretimizi dengelersek Türkiye çok rahatlar. Neden biliyor musunuz? 2003’ten 2025’e kadar bu aya kadar Çin ve Rusya’dan ithal ettiğimiz miktarı inanamayacaksınız: 1 trilyon 53 milyar dolar. Bu 1 trilyon 53 milyar dolar… Şöyle düşünebilirsiniz: ‘Hocam iyi diyorsun da belki bir şeyler evde sattık oraya, değil mi?’ Alışveriş dediğiniz şey nedir? Sen bana 10 liralık satarsın, ben sana 9 liralık satarım. Ya da tersi ya da 8 liralık satarım. Dengeli bir alışveriştir. Avrupa Birliği ile böyledir. 210 milyar dolarlık bir hacmimiz vardır Avrupa Birliği’yle. İşte 103 biz satarız, 107 onlar ya da tersi. Dengeli değil. Rusya ve Çin’le böyle değil. 1 trilyon 53 milyar dolar bu iki ülke bize satıyor. Biz sadece 2003 ve 2025 arası 156 milyar dolarlık satmışız. Arada ne kadar fark var? 850 milyar dolar fark var. Bunu düzeltsek Türkiye düze çıkar.” şeklinde konuştu.>>MEHMET TURAN ÇİĞDEM

EDİTÖREDİTÖR

YORUMLAR