HAK-İŞ Konfederasyonu Genel Başkanı Mahmut Arslan, Malatya’da gündemi sarsan açıklamalar yaptı. Arslan, 2026 Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda işçi kesiminin tepki amaçlı yer almayacağını ve mevcut yapının işçilere haksızlık olduğunu söyledi. Komisyonda sadece işveren ve hükümet temsilcilerinin bulunacağını belirten Arslan, asgari ücretin işçi ve işveren temsilcileri tarafından belirlenmesi için yeni bir düzenleme istedi. Arslan, düzenlemeye Almanya’yı örnek gösterdi.
“İHANETİN İÇİNDE YER ALMADIK”
Sendika’nın 50 yıllık geçmişinden bahseden Arslan, “Zaman zaman işverenlerimiz ve belediye başkanlarımızla bir araya gelmek büyük bir mutluluk. Yeşilyurt ve Battalgazi Belediye Başkanlarımız, uzun yıllar birlikte çalıştığımız Hanefi ile itfaiyede karşılaştığımızda sendika başkanlığı da yaptı. Onlarla hâlâ görüşüyoruz, dostluklarımız devam ediyor. Biz nevzuhur bir hareket değiliz. Bu yıl, 22 Ekim’de 50. yılımızı Sayın Cumhurbaşkanımızın katılımıyla kutlayacağız, inşallah. 50 yıllık bir tarihî yürüyüşün adı Hak-İş’tir. Hak-İş’in kuruluşundan bugüne yürüdüğü yol, ortaya koyduğu hedefler ve başarılar uzun uzun konuşulacak şeyler değil. Sadece şunu ifade etmek isterim: Birlikte çalıştığımız mesai arkadaşlarımız ve iş yerinde çalışan üyelerimiz zaman zaman zorluklar yaşadı. Ekonomik ve başka nedenlerle sıkıntılar çektik. Bu zorlukları birlikte aşmak için mücadele ettik. Tüm sorunları çözemedik, ama sorunları çözmek için mücadele verdik. Çalışanların desteği ölçüsünde bu mücadeleyi sürdürüyoruz. Başarısız olsak da, eksiklerimiz olsa da, eleştirilsek de asla ihanetimiz olmadı. Sizlerin başını öne eğecek bir ihanetin içinde yer almadık. Allah’a şükür, bugüne kadar görev yapmış tüm Hak-İş mensupları, genel başkanlarından yöneticilerine kadar bu mücadele için ellerinden gelen çabayı göstermiştir. 50. yılımıza ramak kala, kuruluşundan bugüne görev almış, kaybettiğimiz büyüklerimizi rahmetle anıyor, hayatta olanlara Rabb’imizden hayırlı ve uzun ömürler diliyorum. Değerli arkadaşlarım, kongremizin bugüne denk gelmesi, tarihî bir gün olarak bizim için önemli bir sayfa açıyor. Uzun yıllardır abluka altında kalan Gazze’ye karşı uluslararası toplumun sessiz ve sonuçsuz tavrı, Gazze’deki katliamların ve soykırımın, Siyonist katiller tarafından tüm dünyanın gözü önünde sürdürülmesine neden oluyor. Başta ülkemiz ve Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, tüm platformlarda bu soykırımı, saldırganlığı, işgali ve ahlaksızca yapılan bombalamaları Birleşmiş Milletler kürsüsünden en yüksek sesle protesto etmesine rağmen, ne yazık ki katilleri durduramadık. Bu, insanlığın büyük bir ayıbıdır. Hepimiz bu ayıbın birer parçasıyız. Orada katledilen, açlıktan ölen, Yasin evladına sahip çıkmak için şehit edilen Gazzeli hanımefendilerin, yaşlıların, hastaların vebali hepimizin üzerindedir. Bundan kaçamayız, bu sorumluluktan sıyrılamayız. “Ne yapacağız?” diyemeyiz; yapacak çok şeyimiz var. Hükümetimiz ve Sayın Cumhurbaşkanımızdan, tüm uluslararası topluluklardan ve liderlerden daha fazlasını bekliyoruz. Çünkü Gazze’de sadece Gazzeliler değil, insanlık ölüyor. İnsanlığı öldürenlere karşı susmak yerine, bir şeyler söylemek susmaktan evladır. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) buyurduğu gibi, “Bir kötülük gördüğünüzde elinizle, yapamazsanız dilinizle, onu da yapamazsanız kalbinizle buğzedin; bu, imanın en zayıf noktasıdır.” Rabb’im bizi bundan kurtarsın.” açıklamalarında bulundu.
“TOPLANTIDA İŞÇİLER OLMAYACAK”
Asgari ücret tespit komisyonuna bu yıl işçi kesiminin katılmayacağını aktaran Arslan, “Bugün 300 bine yakın üyemizle Türkiye’nin en büyük işçi sendikasıyız. Bu, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin desteğiyle gerçekleştirdiğimiz büyük bir reformdur. Kamuda ve belediyelerde 1 milyon 600 bin işçi, kamu işçisi oldu. Bu, tarihî bir dönüşümdür. Bu salonda olmamıza vesile olan ve taşeron sistemini yok eden 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye (KHK) imza atan Sayın Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyorum. Bu bize büyük bir sorumluluk yükledi. Sendika olarak, 696 sayılı KHK’dan kaynaklanan eksikleri gidermek için 2017’den bu yana mücadele ediyoruz. En önemli eksiklik, belediye işçileri açısından 52 günlük ilave tediye. Kanunda yer almasına rağmen, Yargıtay’ın bir kararı nedeniyle bunu uygulatamıyoruz. Kamu çerçeve protokolünde iki kez Sayın Bakanlarla protokol imzaladık. Bu konunun çözülmesi için yasal bir düzenlemeye ihtiyaç var ve bu mücadele sürüyor. Toplu iş sözleşmelerimizle ikramiyeleri artırsak da, 6772 sayılı Kanun, kamuda çalışan işçilere istisnasız, sendikalı olsun olmasın 52 günlük ilave tediye veriyor. Ancak belediye şirketlerini kamu kabul eden irade, ne yazık ki işçilerin ikramiyesi söz konusu olduğunda bunu uygulamıyor. Bu çelişkinin ortadan kalkması için mücadele ediyoruz. Hak-İş olarak, kamu çerçeve protokolünün önemli bir aktörüyüz. Sağlık Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nda çalışan 350 bin üyemiz adına toplu iş sözleşmesi görüşmeleri yapıyoruz. Bu yıl biraz zorlansak da sonuçlandırdık. Ancak belediyelerin de bu protokole dahil edilmesi gerekiyor. Kanun açıkça kamu kurumlarını sayarken belediyeleri ve özel idareleri de içeriyor. Ne yazık ki, hükümetimiz belediyelerin kamu çerçeve protokolüne dahil edilmesine itiraz ediyor. “İşveren sendikasına üye değiller” diyorlar. İşveren sendikasına üye olanlarda bile masaya oturmamız engelleniyor. Neden bunu istiyoruz? Kamu çerçeve protokolü bir standart oluşturuyor. Belediyelerdeki üyelerimiz için, özellikle küçük belediyeler ve imkânları sınırlı olanlar için bir çerçeve protokolü başarabilirsek, önemli bir eşiği aşmış olacağız. Ayrıca, 696 sayılı KHK kapsamında yer alamayan yaklaşık 100 bin arkadaşımız var: KİT’lerde çalışanlar, hastanelerde yemekhanelerde görev yapanlar, kiralık araç şoförleri ve BYK işçileri. Bunların kadro alması için mücadelemizi sürdürüyoruz. Yerel yönetimlerde karşılaştığımız zorlukların, ekonomik sıkıntıların ve belediyelerimizin içinde bulunduğu genel ekonomik sorunların farkındayız. Bu nedenle, toplu iş sözleşmelerinde makuliyeti temsil etmeye çalışıyoruz. Makul olanda uzlaşmaya, birleşmeye gayret ediyoruz. Grev, eylem gibi konuları gündeme getirmek istemiyoruz, ancak bazen şartlar bizi bu noktaya getirebiliyor. Bu konuda barışçıl bir şekilde, üyelerimizin haklarını en üst seviyeye taşıyarak, masada müzakereyle sorunları çözmeye çalışıyoruz. Malatya’dan bu konuda güzel haberler aldık. Sayın belediye başkanlarımıza toplu iş sözleşmesi teklifleri için teşekkür ediyorum. Büyükşehir Belediye Başkanımız burada değil, ama danışmanımız aracılığıyla kendilerine selamlarımızı ilettik. Hem Battalgazi hem de Yeşilyurt Belediye Başkanlarımızın, belediyelerimizin şartlarını bilmelerine rağmen çalışanlarımızı namerde muhtaç etmeme konusundaki iradelerine teşekkür ediyorum. Allah bereket versin. Sizlerin duaları ve çabalarınızla, bu şehri yaşanabilir bir Malatya yapma konusundaki gayretlerinizi daha da yükselteceğinize inanıyorum. Malatya çok şeye ihtiyacı olan ve bunu hak eden bir şehir. Hep birlikte, ilçe belediyelerimizle bu şehri daha yükseklere taşımalıyız. Değerli arkadaşlarım, bir de genel gündemimiz var. Asgari ücretle ilgili tartışmalara değinip konuşmamı bitireceğim. Geçtiğimiz Aralık 2024’teki asgari ücret toplantılarında, Türk-İş, mevcut mevzuat devam ettiği sürece Asgari Ücret Tespit Komisyonu’na katılmayacağını ilan etti. Bizimle de görüştüler. Biz ilkesel davranacağımızı söyledik. Yıllarca bu komisyonun yapısına itiraz ettik, ancak itirazlarımız kabul edilmedi. Nihayet Türk-İş, bizim dediğimiz noktaya geldi: “Bu yapı değişmediği sürece işçilerin istediği bütçe oluşmuyor, biz yokuz” dediler. Kanunda en fazla üyesi olan konfederasyon katılıyor. Onlar katılmayınca bizim katılacağımız varsayımıyla spekülasyonlar yapıldı. Biz kendilerine şunu söyledik: “Sizin gibi davranmayın, ilkesel davranın. Mevzuat değişmeden bizi çağırsalar bile katılmayacağız.”2025 Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplandığında işçi kesimi yer almayacak. Peki, ne olacak? Sadece işveren ve hükümet asgari ücreti belirleyecek. Bu, baştan sakat bir durum. Hükümetimizin buna izin vermemesi lazım. Dünyanın hiçbir demokrasisinde böyle bir sistem yok. Almanya’da 45 milyon çalışan var, ama asgari ücret tespitinde hükümet yok. Çünkü özel sektör işçileri için asgari ücret belirleniyor. Bizde ise 350’ye yakın mevzuat asgari ücretle ilgileniyor. Bir maddelik kanun değişikliğiyle, asgari ücreti işveren sendikaları ve işçiler belirlemeli. Hükümetimiz, sorumluluğu olmadığı halde neden bu işe giriyor ve eleştiriliyor? Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun yapısını değiştirelim. İşverenlerle oturalım, anlaşabildiğimiz kadar anlaşırız. Anlaşamazsak hakem heyeti karar verir. Hükümetin bu işe girmesi, hele işverenlerle uzlaşarak asgari ücreti belirlemesi, işçilere büyük haksızlık. Buradan uyarı görevimize devam ediyoruz. Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımıza, Cumhurbaşkanı Yardımcımız Sayın Cevdet Yılmaz’a çağrı yapıyorum: Bu düzenlemeyi geciktirmeden yapalım. İşçilerin temsilcilerinin de yer alacağı bir Asgari Ücret Tespit Komisyonu oluşturalım. Aksi halde hükümetimiz ve ülkemiz, hak etmediği yeni bir tartışmanın muhatabı olacak. Buna hiçbirimizin izin vermemesi gerekir.” şeklinde konuştu.>>MEHMET TURAN ÇİĞDEM
EDİTÖR




















